16 Kasım 2008 Pazar

Uykusuzluk Nöbetlerim

Uykusuzluk Nöbetlerim

Ah şu benim uykusuzluk nöbetlerim
Akşam olup gün ışığı söndüğünde
Hasret kesilip özleminle,öylece beklerdim
Başım yastıgımda,ruhum değildir bedenimde
Dilimde bir dua
Pencereden süzülen rüyalarımın,ruhuma işlemesini beklerdim
Ahşap pencerenin macunsuz camlarına vurup
Şakır şakır bir besteye zorlanan rüzgarı dinlerdim
Ihlamur ağacının yapışkan tatlı kokusuna kapılırdım bazı bazı
Kerpiç duvarları dökülen yamalıklı bir evde
Yaşanıp geçen tarihi anımsardım
Ah şu benim uykusuzluk nöbetlerim
Tavandaki deliklerlerden hınzırca gülümseyen yıldızları seyrederdim
Hızlı hızlı kaçışan bulutlara küfrederdim
Gıcırdayan kapıların menteşeleriyle sohbetlerim olurdu koyu
Terecede duran defalarca okudugum kitaba uzanırken
Önündeki resme bakar kalırdım
Hiç tanımadıgım birine muhabbet beslerim
Odaları ona olan saygım doldururdu,utanırdım öylece yatışımdan
Bir dede-torun samimiyeti omzuma dokunur sanırdım
Meger sabah olmuş,babammış,kahvaltıya kaldıran...
Kaçmasaydı bulutlar,sönmeseydi yıldızlar
Ihlamur kokuları genzime küsmeseydi
Camların bestesi hiç bitmeseydi
Resim yanmasaydı,o roman öylece hep uzasaydı...
Sonu belli bir kitaptı hayat,okusaydık beraber..

Hiç yorum yok: