28 Nisan 2009 Salı

Sende Kaybolmayı İsterdim

Sende Kaybolmayı İsterdim

Hata üstüne hatalar eklemişim yıllarca
Farklı bedenlerde sen ruhlarını aramışım belkide
Senden bir nefes yada bir ses beklemişim
Günahkar ağızlardan,senden kelimeler dinlemek istemişim
Şimdi fotograflarla avunmak
Ve beklemek zorundaysam o kendimce kutsal
O kendimce ömre bedel kavuşma anını
Gözlerimi kör etmeliyim belki de görmemeliyim yabancı yüzler
Sadece sana bakması gerek gözlerime böyle zulüm etmemeliyim...
Uzun siyah saçların,pırıl pırıl gözlerin vardı
Hani bzim köşemizde oturuyorduk sadece
Ve şikayetçi değildik hiç
Sen nefes alıyordun derin derin
Ben dinliyordum öylece,bir ömür boyu da dinleyebilirim
Öylesi huzur istiyorum işte,öylesi senle dolu bir gönül
Hani yatıyordun ya bazen omuzlarıma
Saçlarını okşarken sızıyordun ya
Sen görmüyordun ama ben seni o zaman kat kat fazla seviyordum
Öpüyorum uyandırmaktan korkarak
Ve yanagına dokunmak,yeni doğanların ilk çığlıgı gibi sancılıydı
Bazen bunu hakedecek ne yaptım ki diyerek ağlayışlarımı
Yada ürkerek çekilişim,balkona kaçışım ağlamalarım için
Sonra utanarak sakınışım gözyaşlarımı,saklayışım da var
Geri dönüp başucuna çöküşüm
Agzına yaklaştırarak yanağımı
Nefes alışlarını dinlerdim
Sayardım,nefesinin dokunmasıyla yanaklarıma
Cesede ruh nasıl üflendi sorularına cevaplar bulurdum,işte böyle!
Ruh üflüyordun yanaklarımdan cesedime,ve ta kalbime iniyordun
Hem de habersizce
Benimdin her zerrenle,hissediyordum
Ve ben de senindim ruhumun o gözden kaçan detaylarıyla beraber
Her zerremde sendim ve sen de kaybolmayı isterdim!

Sen Gittin

Sen Gittin

Sen gittin
Sabah kalkar kalkmaz içilen sigaralar arttı
Kahvelerin tadı kalmadı
Sen gittin
Bugün çocuk gazeteleri bırakmadı
Kaloriferler yanmadı
Sen gittin
Ben ayaza alıştım
Soğuk hava,ben sokaklarda dolaştım,yalın ayak
Sen gittin
Ellerim kalemime küstü
Bir beyaz sayfa üzerine gölgesi düştü,üzüldü
Sen gittin
Gittiğin günün takvim yaprağını koparmadım
Sensizliğin hareketiyle zamanı durdurdum
Sen gittin
Cüzdanım kese kagıdına alıştı
O kuruyemişci de her akşam alınan fıstıklara
Sen gittin
Kaldırım taşları ayaklarıma kızdı
Küfür etti adımlara sessizce,oldukları için hızlı
Sen gittin
Öğünlerimi azalttım,çayı sevdim
Ekmeği bayat yedim,suyu bulandırdım
Ve sen yittin
İçimde koskoca bir çift yeşil vadi kaybettim
Sen,sen,sen bittin
Bitirdim gönlümdeki o yeşil zümrütlerin kıymetini
Kirlettin tertemiz bir sevdanın filizlerini
Gittin,gittiğin günden kaç zaman sonraydı bekledim
Çok direndin,başardın bak yittin,hemen ardından bitiverdin ben istemeden
Çekiliverdin nazarım hudutlarından git demeden...

Öksüzlüğün Bestesi...

Öksüzlüğün Bestesi...

Ve ana kurt doğum yaptı
Üç yeni yavru,üç yeni umut,aylardan Mayıs
Yavrular gözlerini açmadan meme arayacak
Erkek tatlı bir telaş içinde
Dişinin etrafında ring atacak,yok başka çare
Huzursuz rüzgarlar pençelerini okşayacak
Av kokusu taşıyacaklar burnuna,kan kokusu
Yavrular için meme,ana için süt,er için fedakarlık vakti çattı yine
Bir ok gibi fırlayacak yerinden sürüyü bulacak
Yavruların cılız ulumaları saracak dişinin yüreğini
Erkeğin arkasından çaresiz bakışlar,birkaç damla gözyaşı
Biraz umut yavrular için,işte vakit geldi
Sinerek sürüye yaklaşacak
Köpeklerin arasından ok gibi sürüden birini yakalayacak
Ardından pençesi yanacak,kanlanacak,yavruların sesleri yankılanacak
Dişinin gözyaşları alev alacak,
Av ağızdan düşer,gözlerde eski günlerden izler
Yuvanın istikameti tersine,ölüme doğru bir kaçış
Ardına düşmanları düşecek
Kanayan yarısına inat uzaklaştıgına inandıgı yere kadar ölmeyecek
Taki yavruların sesi kulaklarından silinince
Yatacak öylece Azrail'in bestesine ayak uyduracak,ritim tutacak
Düşman,düşman insafsız,düşman vicdansız,düşman geldi bak
Bak Azrail'in iş birlikçileri tertemiz bir fedakarlıga diş geçirecek
Bir er öldü,bir fedakarlık üç yeni kalbi doğada bir başına bıraktı!
Sürüden geriye yeli,düşmandan kini,anadan gözyaşını
Yavrulardan öksüzlüğün bestesini dinlediniz
Öksüzlüğün bestesi...

Kardeş Kanı Sıcaklıgında

Kardeş Kanı Sıcaklıgında

Yastığıma senden biraz sinmiş
Biraz gözlerin sürülmüş yorganıma
Nevresim nefeslerini hapsetmiş
Sonra bir gece gözyaşlarımla harmanlayıp
Ruhuma nakşetmişse,ağlamalarım şereflenmiştir.
Adını anmamak için gayretlerimi boşa çıkaran
Beni sana zorlayan birşeyler varsa içimde
Halâ içimde de burukluk
Tüm yaptıklarında mana eserleri arayan gözler
Başımda olmayan bir akıl,bana sen emretmişse
Gelişini bekleyen bir çift terlik
Çekinerek uzatacağım çayın için bir kupa!
Hepsi hapis şimdi çürük bir rafta
Bir de gönlüm var geri de,boynunda yafta
Ellerim kurumuş bagrıma sıgınıyor
Gözlerim kızarmış ya,halâ ağlamaya çalışıyor
Sesim değişmiş,nefesim kesik ve kısık
Seni sevmek kadar ağır bir yük,omuzlarımda
Bir de bolca hüzün var bir kenarda
Her gece yarısı karşıma dikilen gözlerin kadar yakıcı
Ateş mavisi bir dostluk,kardeş kanı sıcaklıgında
İçimi yakan pişmanlıklarım,bu hâl gibi kalıcı...

Vefa Dediğin

Vefa Dediğin
Havada küf kokusu var,kan karışmış toprak da kızıllık
Suyum acı,ekmeğin bile tadı yok
İnsan selinin arasında yalnızlığın rıhtımı kaldırım köşeleri
Ve elinde şarap şişesiyle sızan adamın kanlanmış gözleri
Gece rüyalarımın değişmez ziyaretçisi
Dostluğumuz adına kanımızı damlattığımız sokaklar yabancılaştı
Sensizliğe alışamayan bir ben kaldım
Ve şişelerin,şişelerin bile alıştı
Bir bayram öncesi hediye ettiğim bıçağın paslanmış
Avuçlarının arasından zor sökülmüş belli
Kan dolu avuçlarının izleri kalmış üzerinde
Ve İstanbul'un sabah sisinde yediğimiz
Kuru ekmeklerin tadı bulaşmış
Hani kola çekirdek partilerinin muhabbetleri
Sohbetleri,kardeşleğimiz akmış üstüne sessiz,belli
Belki yüz adam tanıyacağım üzerine,yüzbin,beşyüz bin,
Kirli elleri sıkacağım belki,belki ihanettir bunun adı
Şimdi dostlukların da tadı kalmadı,görmedin
Anlayamadan gittin,namerde rast gelmedin sırtından vuranlar hariç
Adam kılıgındaki canavarlara ruhunu yem etmeden yaptıgın
Yolculugunda temiz oldu ne mutlu!
Ardından ağıtlar yakmadık,yas tutmakdık,kavilleştiğimiz gibi ağlamadık!
Yeni dostlar bulacaktık,yeni kardeşlerimiz olacaktı
Ve açık kalacaktı gönül kapılarımız
Lakin sırtından vurulmalar koymaya başladı,sözümü tutamadık
İstanbul semti olarak kalacak vefa
Ve düştüğünde kanınla yıkanan kaldırımlarda eriyip gitti
Ona dair buldugum her ne varsa!
Ve şimdi bir son gerekirse bunca mısraya;
Vefa dediğin İstanbul'da bir semtmiş
O da eski dostlarla kaldırımlarda erimiş

Sen Gerek

Sen Gerek
Bana derin bir nefes gerek
Bir çığlık uzak diyarlardan gelecek
Göz lazım yalnız seni görecek
Bana bir ben lazım
Bana yarına dair umut
Bana bir sen gerek
Bahtsız gönlümü şenlendirecek
Çorak dudaklarımı masumca nemlendirecek
Tüm yalnızlığımı giderecek
Bir sen,sen gerek

Satıldık Kardeşim

Satıldık Kardeşim

Satıldık kardeşim
Üç kuruşa beş para edilmezlere satıldık
Kendilerince temiz amaçlarında kirli maşalar olarak
Alelalde biri gibi kullanıldık ve atıldık
Terkedildik ateşlere düştüğümüzde
Bir kurtuluş ipini uzatmak şöyle dursun
Kayıp diyerek bile düşülmedi kaydımız
Unutulduk sahte dostlukların yalan pencerelerinde
Yolumuzu gözleyecek gözleri kaybettik kaldırımlarda
Dizlerimiz yorulmuş ve ruhumuzda aksaklıklar
Gözlerimizden vurulmuş ruhlarımız
Sahralarda kurumuş yeşeren umutlarımız
Ve dostluklarımız ancak geçmişte muteber
Ancak geçmişmizde mevcut,geçmişimizde güzel
Ölümün kurtuluşun olmuş belki,belki kaçışın
Yalnız bırakmak pahasına tertemiz ayrılışın
Mutlu olmalıyız hayata inat
Mutlu kalmalıyız,yıkılmamalıyız hep söylediğimiz gibi
Şimdi atılıyorsak da öylece bir kenara
Ve yalnız bırakılıyorsak zor zamanda
Hani ölümü göze alanlar bizimle diyorsak da
Nerede sen gibiler,yogruluyoruz,yoruluyoruz,oluyoruz
Belki bizde onlar gibi sıradanlaşıyoruz ne belli?
Bak,bak iyi bak ellerimiz kanıyor mu eskisi gibi?
Hani geldi mi sen saati,biz vakti
Kardeşliğimizin gölgesi düştüğü sokaklarda vuslat gibi
Mezarında toprak oturmuş,ot bitmiş
Erimiş senden geriye kalanlar belki de dolmuş yılanlar
İnan bizim etrafımız daha fazla kötülük dolu
Eskisi gibi değil,delikanlılar yok olalı uzun zaman oldu
Şimdi soruyorsan oralardan niye bu yılgınlık diye
Sen gittikten sonra uğraştıysam da
Koyamadım hiç kimseyi sen yerine...